Körlük özgün adı Blindless adlı roman 1998 de Nobel Edebiyat Ödülünü de almış olan Portekizli yazar José Saramago' nun bir eseridir.
Jose Saramago, bu romanında körlük olgusunu bir metafor olarak kullanmış, kişilere ad vermeksizin liberal demokrasinin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı körlüğe benzeterek bulaşıcı körlük sembolü ile anlatmak istemiştir. Körlüğü bir metafor olarak kullanan yazar bu romanında insanların içinde hayvani duyguları ve insani erdemleri başarıyla yansıtmıştır. Roman pek çok dile çevrilmiş , yazarının Nobel Ödülü almasında büyük bir katkıda bulunmuş, bakmak ve görmek arasındaki farkı insanlara izah eden bu roman oldukça sevilmiştir.
Romanda körleşme felaketine uğrayan insanların içine düştükleri durum Nazi toplama kamplarında yaşananların durumunu andıran bir yaklaşımla dile getirilmiştir. Körlük R
romanı özgün adı Blindless ile sinemaya da uyarlanmıştır.
TANITIM BÜLTENİ
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
...
Saramago, kendisiyle yapılan bir söyleşide;
"nobel ödülü hakkındaki değerlendirmeniz?" sorusuna"hayatımda aldığım en büyük ödül karım pilar’dır. işin aslına bakılırsa, en büyük devrim aşktır." yanıtını vermiş yazar.
aynı söyleşide körlük için ise;
"ne düşündüğümü merak ediyorsanız, bu kitapla anlatmak istediğim hepimizin körleşmeye başladığı değildi. bence körleşmiyoruz. hepimiz körüz. körüz ama bakıyoruz. bakabilen ama görmeyen kör insanlar." demiş ki ben sırf bu yüzden bile bu kitabı okumayı düşünmüştüm.
Okunması gereken hatta mutlaka okumalısınız diyebileceğim bir eser. Yazarın diğer kitaplarına da bir göz atmalısınız, mesela ben bundan sonra uzun bir süre Saramago okumayı planlıyorum. Filmini de beğendiğimi es geçmeyeyim, izlemenizi öneririm. Son olarak sevdiğim birkaç alıntı ile bitirelim yazımızı.
ALINTILAR
Hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmediği gibi, mutsuzluk da geçicidir.
*
Papaz giysisi giymekle papaz olunmadığı gibi, eline asa almakla da kral olunmaz.
*
Zorunluluklar insana mucizeler yarattırır.
*
Felaket herkesin başına aynı anda çöktüğünde bile bazı insanlar ötekilerden her zaman daha kötü koşullarda yaşar.
*
İnsan aklı, kendi yarattığı canavarlara teslim olacak kadar ileri gidebiliyordu.
*
Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan fark et.
*
Her şeye egemen olan zamandır, zaman, kumar masasında karşımızda oturan öteki kumarbazdır ve bütün kartlar onun elindedir, bizler ancak yaşam karşılığında o masadan bir şeyler kazanırız, kendi yaşamımız karşılığında.
*
Ölecek olan zaten şimdiden öldü ama o bunu bilmiyor. Ölmeye yazgılı olduğumuzu doğduğumuzdan beri biliyoruz. işte bu yüzden, bir bakıma hepimiz ölü doğmuş sayılırız.
*
Yapacağımız her hareketten önce ciddi olarak düşünmeye başlasak, vereceği sonuçları önceden kestirmeye çalışsak, önce kesin sonuçları, sonra olası sonuçları, sonra raslantısal sonuçları, daha sonra da ortaya çıkması düşünülebilecek sonuçları düşünmeye kalksak, aklımıza bir şey geldiğinde, bulunduğumuz yerde çakılır, hangi yöne olursa olsun bir adım bile atamazdık.
*
Ölüm karşısında hınçların şiddetini ve zehrini yitirmesi beklenir, buna karşın nasırlaşmış kinlerin hiç eskimediği ve bunun kanıtlarına edebiyatta ve yaşamda bol bol rastlandığı ileri sürülür ki bu da doğrudur.
*
Dikkat edilmeyince fark edilmeyen özürler, sözü edilir edilmez göze batmaya başlardı.
*
Hepimizin zayıf anları olur ve ağlama yeteneğimizin olması bizim için sanştır, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız bazı durumlarda ölecek gibi oluruz.
*
Kendi ölçeğimizde gerçekleştirebileceğimiz tek mucize, yaşamayı sürdürmektir, şu kırılgan yaşamımızı kırılganlığıyla korumaktır ve buna her doğan gün yeniden başlamaktır, kör olan gözlerimiz değil de yaşamın kendisiymiş gibi, ne yöne döneceğini bilmeyen o imiş gibi.
*
Sonradan kör olmadığımızı düşünüyorum, biz zaten kördük, gören körler mi gördüğü halde görmeyen körler.
SON