Her canlının gözlerinden meşrebi okunur mu acaba?
Her göz sahip olduğu bedenin ruhunu akıtır mı muhataplarına?
Bahar geçer, yaz geçer,
Elhan-ı şita başlar.
Kışın nağmeleri duyulur kalplerde.
Ve kalpler yuvalarında büyüyen
yakıcı sözcüklerin içerisinde rüzgarla hemhal olur.
Ne akıcı, hızlı ve kabadayı zaman!
Nasıl da habersiz hikayelerin sayfalarına doğru akıyor.
Bir adım sonrası ve bir adım önce
arasında hiçbir şeyi kestiremiyor varlığımız.
Bütün bunlar benim yok olmamla yok olmuyor.
Benim varlığım, zamanın getireceklerinin önüne geçemiyor.
Boşlukta kalıyor sesim.
Üstelik sesim rüyalarımda çıkmıyor.
Rüyalarımın suretleri ömrümde yerine uğramıyor.
Acı olan da bu, güzel olan da bu,
Ürkütücü olan da bu, avundurucu olan da.
Hepsi zamanın sır dolu oluşundan.
Rüyaların sırları örtüşünden...
Kalp uçlarımızda zamanın izleri...
Gözlerimde anıların deli yangınları...
Boşlukta sırrın yankısı...