Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

23 Ocak 2023 Pazartesi

Podcast #2 : Öykü ve Roman Üzerine

Özlem Ekici






 Merhaba, podcastimizin ikinci bölümü yayında. Bu kez Emre ile öykü ve roman üzerine konuştuk. 

Spotify için tık tık



12 Ocak 2023 Perşembe

Bi'şeyler: 5 Sanatçı 5 Sergi "Müdahil"

Özlem Ekici

 7 Ocak 2023, yılın ilk sergisi ile karşınızdayım. 5 ayrı tarzda 5 farklı sanatçıdan oluşan Müdahil sergisinden bildiriyorum. Farklı ve çok güzel. Öncelikle beni bu sergiye çeken kısımdan bahsetmek istiyorum. Hikmeti Tabiyeci olarak tanıdığımız Ankara sokaklarında mizahla sanatı birleştiren bir afişlerin sahibinin küratörlüğünü yaptığı bu sergiye Hikmetin Ağaçları kısmıyla da dahil olmuş. Ben de böyle tanıdım sergiyi ancak gittiğimde gördüğüm eserler ve sanatçılarla sanata umudumu tazelediler. Hadi sergiyi benim gözümden izleyelim.

İlk olarak bizi yağlı boya ve akrilik çalışmalarıyla Nadir Baylan karşılıyor. Göç Yolları adını verdiği bu sergide bizi mavinin güzel tonları eşlik ediyor. Göç Yolları, kimlik sorgulamalarının varoluşcu toplumsal yönüne dikkat çekiyor. Yakın zamanda yaşadığımız pandemi ile birlikte insanların kendi içine yolculuğunu düşündüğümüzde kaçma isteği duyan bizlerin çocuksu yönlerinin dışa vurumu gibi. 






Çocuksu yönlerimizin o kaçma duygumuza yansıyış biçimi bu kadar güzel anlatılamazdı, renkler öyle güzeldi ki. Tabi ki favorim tablom var. Sizlerle de paylaşacağım. Renklerin ve o verdiği hoş özgürlük hissinin yağlı boya ve akriliklerle anlatılması, son dönemde yaşadıklarımızı baz aldığımızda sanırım en iyi böyle anlatılırdı. İçimizdeki çocuk göğe bir merdiven dayayayıp kaçmak istiyordu. İşte o en beğendiğim çalışma: 

Daha sonra bizi Hikmetin Ağaçları karşılıyor. Konseptiyle olsun, öyküleriyle olsun, beni fazlaca etkiledi. İçeriğinden çok paylaşım yapmak istemiyorum ancak yolunuz düşerse 4 şubata kadar mutlaka o havayı solumalısınız. O banklarda oturup her tablonun hikayesine katılmalısınız. 


Ağaçların gözünden insanlara baktınız mı hiç? Bizim hakkımızda ne düşünüyorlar? İşte bu sergide biz ağaçlardan bizleri okuyoruz, görüyoruz, izliyoruz. 



Bir diğer güzel nokta da sanatta ölümsüzleştirilenler. Gülistan Doku adına da bir köşe ayrılmıştı. Sanırım beni en çok etkileyenlerden biri de oydu. 



İnsanlar neydi? Bizler neyiz? "İnsan gülen bir hayvandır"


"İşçiler ağaç mıdır?" 
"Ağaçlar işçi midir?"


Ardından tabi ki metalin insan suretlerine bürünüşünü izlediğimiz Şükrü Aslan'ın Sen, Ben, O adlı sergisi karşılıyor bizleri. "Günümüz insanın en önemli varoluşsal problemi özdür." diyerek başlıyor Şükrü Aslan. Ardından "Bireyin kendini gerçekleştirme, özünü bulma sürecinde seçim ve kararlarının en önemli belirleyicisi, yaşadığı toplumun ve zamanın; ekonomik, siyasi ve kültürel yapısıdır." diyor ve başlıyor bizi bizlere anlatmaya. 





Teknolojinin sanatta yansımasını göreceğimiz o kısma geldiğimizde bizi Murat Fırat karşılıyor. Kafamdaki Biz ile dijital sanatın geldiği noktayı gözler önüne seriyor. 


Ve son olarak Ahu Akkan'dan Otoportre ile sanatçı kimdir üzerine bir bakış yakalıyoruz. Benim işçilik olarak en fazla ilgimi çeken kısım buydu. Kendisini ve eserlerini ilk kez görmüş olsam da gerçekten beğendiğimi söylemek isterim. 



Ankara'da sanatı ve kültürü takip ettiğimiz bir günden arta kalanları sizlerle paylaşmak istedim. Umut aşılayan bir gün oldu bizler için. Yolunuz düşerse sergilere gitmeyi unutmayın. 


4 Ocak 2023 Çarşamba

Bi'şeyler #4 : Ölmeye Yatmak

Özlem Ekici

    Umut kırıntıları topluyorum. Ölmeye beş kala, yaşamaya çabalıyorum. Uzun süredir birtakım hastalıklarla boğuşuyorum. Hayat çok acımasız lafını o kadar çok kullanır oldum ki kendime şaşırıyorum. Umudun tükendiği yerde inat başlar dedikçe daha da zorlanır oldum. Yaşamaya sağlığım el vermiyor dostlar. Bu belki de son yazım, son nidam, bilemiyorum. Yarın garantiymişçesine hafta sonuma planlar yapıyorum. Sergiler, tiyatrolar beni bekliyor. Yaşayıp görürsem şayet onları da dolduracağım buraya. Blogum benim minik dünyam. :)

    Hayatın beni sürüklediği anlardan birini daha geride bıraktım. Bu sürüklenişler beni mutlu eden anlar gibi, ben iyiyim, iyi olmaya gayret ediyorum. Ölümü düşünüyorum, ölmeye yatmayı kabullenemeyen yanım sızlıyor. Yaşam bu kadar kavramamıştı beni, şimdi kendime bile yabancı hissediyorum. Keşkelerim var ve biriktiği yerlerden yakalıyorlar beni, yaşayamıyorum. 

    İnsanlara bakıyorum, yine aynı köşemden izliyorum onları, yaşamaya korkak ruhum sessiz sessiz ağlıyor. Biraz daha, biraz daha diyor Levla. Az kaldı, bitecek bazı umutlar ve acılar. Bu biraz hüzünlü bir yazı olacak dostum. Ölmeye yatan yanlarımı diriltecek kadar acı duyumsuyorum. Bu acı bitecek ama nasıl? Bu ömür son bulacak ama nasıl?

    İlgi çekici geliyor kulağa, son bir kez daha yaşama fikri. Geç kalmışlık hissi duymuyorum annem gibi, bir şeyler oldu ama olmadan yetişmişim diyorum usulca. Biraz daha sabret, dinecek tüm acılar. Bitecek kurulan düşler. Yıkılan hayaller tekrar filizlenecek. Umut topluyorum haneme, elde var bir!

    Biten düşlere, yıkılan duvarlara, kurulan keşkelere ant olsun ki iyi yaşadım. Mutlu hissediyorum, iyi değilim ama huzura teslim oluyorum. Bi'şeyler eksik, bi'şeyler yoksun, bi'şeyler başka şeyler... 

    Dans edelim mi yağmurda? Bu çalan şarkı ruhuma dokunuyor. Elimi tutan sen misin? Gidelim mi bulutlara? İnan ki sevdim ben bu hayatı, tüm olumsuzluklarına rağmen. Bitti mi? 

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2023