Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

20 Haziran 2021 Pazar

Jurnal #20 : Gör Duy Hisset

Özlem Ekici

 Yine bir yoldayım. Sonunda nereye varacağımdan kuşkulu, öyle ki yolun sonu olduğundan bihaber yürüyorum. Koşmaktan yoruldum. Biraz soluklanmak için durup üzerimizi gölgeleyen göğüme baktım. Eskisi gibi değil, siyah duvarların isi sinmiş. Bu kasvetin sebebi buymuş, yeni anladım.

 Gün erken bitti bugün. Karşımda batmış bir güneşin geride bıraktığı turuncu bir boya var ve onun üzerinde gri bulutlar. Yağmur çiseliyor usulca, gözümün erişemediği ufuklarda bir yerde. Bazen bir yaz yağmuru muydum yüreğinde diyorum, sonra yine suskunluk… Boya yapacağım duvarlar birer birer moloz halini aldı, sana ördüğüm her tuğla yerle bir oluyor. Hissediyor musun içimin alevi sönüyor, bir is kaplıyor çevremizi; duymanı istediğim suskunluğum yerini bir gürültüye bırakıyor.

 Uzak yollardan geliyorum, daha uzak yollara yürüyorum. Bu kez yorgunluğum sadece bedenimde, attığım her adımla gönlümün yorgunluğu ve kırgınlığı iyileşiyor. İyileşiyorum, iyileşiyoruz. Dipsiz bir kuyuya düşünce insanın aklına ne gelir, benim ilk düşündüğüm… Yine bilirsin. Levla, sen hiç mi akıllanmazsın kızım? Acıyı mı seviyorsun, kırılmışlığı mı, yoksa yaralarını açıp kanatmaktan zevk mi alıyorsun? Bitmez mi senin bu bilmezliğin, düşüncesizliğin? Kaç darağacı lazım sana? Kaç denizde boğulman lazım?

 Bugünlerde kağıttan gemiler yapıyorum. Hepsi farklı boylarda, farklı renklerde. Hoşlanmaya başladım bu işten, bir süre daha devam edeceğim. Hepsi kendi yolculuğuna çıksın diye içlerine birkaç cümle koyuyorum. Ben benimkini yarıladım, Levla hissediyor musun? Kırmızı birkaç düşüm kaldı; yarım, bitmesi istenmeyen veya bitmeye gönlün elvermediği. Birkaç düş daha Levla, yolculuk bitiyor; yolculuğumuzun son durağına varıyoruz.

 Jurnallerde bir şeyler oluyor, hislerimiz bizimle konuşuyor. Hissediyoruz, Levla ile aynı hisleri paylaşıyoruz. Hep loş bir düşteyiz; tam bilmiyoruz, göremiyoruz, duyamıyoruz. Uyanmak istemiyoruz çoğunda, bir sonu varsa olsun diye bekliyoruz. Sevmek, sevilmez, acılar, yaralar, bahar, kış, Ankara ve daha nicesini ağırlıyoruz. Özneler farklı, yüklemler aynı; yüklemler aynı, özneler farklı. Hikayeler benzer, yolculuğumuz aynı durağa. Levla en çok jurnallerde ben, ben de en çok jurnallerde ben oluyorum. Keşke her yolculuğumuz önce içimize, sonra dışarıya olsa. Önce kendini sarmalı insan, Levla kollarını dola çevreme. Görüyor musun boşluğu, hissediyor musun yalnızız. Bir his bu, duyulmasını ve görülmesini istediğim, Levla bu bir bedel mi?

 Bir is kokusu var havada, bu ne hinlik böyle? Tam yüzüne dalmışken bir resim çiziyoruz göğümüzde; ondan, onun teninden, onun gözlerinden. En güzel ağacımızdı belki, kollarına asılacağımız. Bu şehrin duvarları dar geliyor ruhuma, Levla güneşi aramayı bırak! Loş bir düşte ay, en güzel semada parlar.

 Yandım, yola çıktım. Yürüdüm, uyandım. Bir sabah bile bile bir ateşe uyandım. Tutuşacağımı bile bile yürüdüm, ben yine yandım. Yanıklarım hep seni hatırlatır, daha güzel bir iz mi olur değil mi Levla? Bu düş de bitti. Her düş biter.

Yazı bitti. 


9 Haziran 2021 Çarşamba

Birinci mi İkinci mi Üçüncü mü Ataleti

Özlem Ekici


  Gece 2'de canhıraş bir şekilde kalem kağıt mı arıyorum? Evet, şarjım bitti. Hem kağıda yazmak iyidir, hataları düzeltmenin en iyi yolu kalem ve kağıt ile yazmak. Üstünü çizersin beğenmediğinde, değil mi?
   Peki ya beğendiğinde?
Standart bakış açısı, "beğendiğin şeyi ifade et. Elde edebileceğin mutluluk, kendini ifade edebildiğin şey kadardır" der. Akıl ise sana başka oyunlar oynar, standartların dışına çıkmak ister. Beğendiğin şeyi, en güzel detayı ile resmetmek ister. İster ki, resmettiği şeyi en kusursuz hali ile hikayeleştirebilsin.

Dur, dur, dur... Konumuz bu değildi. Babam ve Oğlum'a döner kafanın bir yeri, der ki: "ona bir oda ver baba, bir evi olsun ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir evi..."

Neydi konumuz? Kusursuzluk ve Beğeni... Tanımı nedir?

  • Olmazsa olmazın mı?
  • En, en, en istediğin mi?
  • Yoksa, daha naif olan, yüzüne bakmaya bile çekindiğin mi mesela?

   Ben hep 3.'yü seçtim. 3. olmak diş etlerinde ki ince bir sızı gibi, acı ve mutluluk verir. Hani orada olduğunu herkes bilir ve rol çalıp kısa sekanslarda da olsa 2.'liği alırsın ya da bazen tiradını öyle anlamlı bulurlar ki 1.'liği atfederler. Hazır da prime-time seyircisi başka bir yere bakıyorken, gönüllerin şampiyonusundur yani.

   Şimdi ne istiyorum öyleyse? 1.'likte gözüm mü var? Cıııkkk... Yine en fazla 2'.liğe öykünüyorum sanırım, 1. ile ortak ne paylaştığını görmek isteyerek. Çünkü, biliyorum ki 2. olan için de çok fazla şey birikti içimde.

   Yüzüm kızardı, mutlu oldum sıkça. Deli gibi yazmak istedim. Tuttum kendimi, anlamsız rahatsızlıklar vermemek için.
Ve...
Şimdi anlamlandıramadığım yerlerde 3.'yü beklerken,
2.'yi ayartarak,
1.'ye ulaşmak için soruyorum
Kendi kendime.

Ne olmuş?
Ne olacak?
Yapma dedi biri,
Yap ulan dedi içimdeki.
Garip bir duygu...

Ve...
Yaptım...

Eee, şimdi ne olacak?...

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2023