Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

27 Eylül 2017 Çarşamba

ZAYIF KARNIM

Özlem Ekici

  Zayıf karnın nedir? Benimki ciddi bir insan oluşum. Çocukken aile büyüklerime bir şey sorduğumda ve onlar beni kinayeyle yanıtladığında ben o inceyi sezemez, gerçek zanneder, o gerçeğimle de uzun yıllar geçirebilirdim. O yüzden adım saf'a çıkmıştı. Gerçeği kahkahalarla yüzüme fırlattıklarındaysa neden zıttın kastedilerek yanıtlandığımı kavrayamazdım.
  Hayal gücüm bukle bukledir. Kıvrıldıkça yeni bir dalgaya saparım; fakat o güç benim kendi alemimdir. Orada bu dünyadan kimse olmaz. Bu dünyaya döndüğümde de aksine düzleşirim. Genellikle bana çarparlar. Ya ben kırılırım ya onlar.
  Hayalci tarafım dalgın ve kırılgandır. Gerçekçi tarafım ciddi ve mesafeli. O ikincisini sosyal maske olarak da kullanırım.
  O birkaç alay bende bir şeyleri yerinden oynattı. Her şeyden şüphe etmeye, hiçbir şeyden tatmin olmamaya başladım. Sıradan birisi buna “memnuniyetsizlik” teşhisi koyabilir. Aksine bu, şüphenin açtığı yolu merakla pekiştirmenin alametidir. Daha açık bir izahla, farz edin ki bir şeyi arıyorsunuz ve neyi aradığınızı bilmiyorsunuz. Önceleri “aramam mı gerekiyor aramamam mı?” olan şüphe, yerini “aramıyorsam aramıyorumdur. ama arıyorsam neyi arıyorumdur?” merakına devreder. Ve o büyük cevabı alana değin tatmin, beklenmemesi gereken bir Godot'dur.
  Böyle oluşmadım; ama böyle şekillendim. Bana göre her şey bir mesele, üzerine düşünülmesi, konuşulması gereken düğüm halini aldı. Kafamdakilerle yaşar dururken kolayca gülemiyorum. Boş veremiyorum. Vakit öldüremiyorum. Uyuyamıyorum, ötesi mi var?
Mutsuz, kaygılı, hüzünlü… değilim.
Ciddiyim ben. En yaygın duygum bu.
Nasılsın? Ciddiyim. 
“Dokunacağım bu dünyaya” ciddisi.
İki halimin sentezi bu oluyor işte.
Öyle de manyak.

11 Eylül 2017 Pazartesi

Hayal Metre

Özlem Ekici

İleri zamanların geri anlarında elde avuçta artan son umutlarını toplayıp terk etti yarınlar.
Yüksek tutulan beklentilerin alçak kentlerde verdiği molalara bozulan simanın en bozucu, en çekilmez halinin artık mimiklerindeki birinci haliyiz aslında biz.
Evet, biz, yani yaşanmaz hayata umut enjekte eden amorti zihinler.
Bozuk bir sürecin alışagelmişin dışındaki bütün emek verdiğimiz, uğraş biçtiğimiz bütün oluşumlarımız yüreğimize serpilen damlacıklarla.
Eşi benzeri olmayan bütün timsallerin en parmak basılası, kafa yorulası konusu aslında hayaller.
Kiminin yaşama bağlanma, kiminin can, kiminin kırılma, kiminin dönüm noktası oluyor bazen sağlam olduğunu düşündüğümüz kırıklıklarımız.
Her geçmişe takılanın en büyük umutlarıdır oysaki yarınları, kurmacaları.
Çoğulluklardan kaçışların en yalın zamanı, en umulası anı, bugünün ardı.
Ufaktan kaçışan, bütün pıl pırt toplayıcıları çekip gittiler içimizdeki çocuksu masumluklardan.
Kendi ellerimizle, kendimizi düşürdüğümüz iç kapayıcı vaziyetlerimizi başkalarına yıkarken göçükler altında nefes nefese kaldık.
Uzak ötesi yakınlıklarda kaybolmaya başlarken, yollarda hayal metrelerimizi açık bırakıyoruz.
Bu gece farklı olsun, mesela sabahın köründe.
Ya da bu umut dursun, düşüncelerimizin köşesinde.
Başkaları için yaşamak, başkaları için var olmak, bağlı kalmak bir acayip hissettiriyor mu?
Belirlenen yaşam standartlarının altına bir iki hayal gömüp, kırıklıklarını örseliyoruz üzerlerine.
Hiç bizim olmayan, sahiplenme ihtiyacı duymadan var saydığımız geleceğimizin karanlıklarında pili çıkarılan el fenerleri ellerimizde, yırtık bir harita parçacığı cebimizde bir bilinmeze doğru gidiyoruz.
Durduk yere değer veriyor, denklemlerde yalnız kalıyoruz.
Komşudan aldığımız aklı fikri peynir ekmekle yiyoruz.
Beceremiyoruz galiba yalnızlıkla yapmayı, ihtiyaç duymamayı.
Dürtü eylemlerin, örtük düşüncelerin gelgitlerinde çıplak ayaklarla ateşe bastırıyoruz.
Bir beklentimiz olmalı, çıkar dolu temenniler dünyasında.
Bizi ayakta tutan, hayata bağlayan, hey hat diye nara attıran.
Bir şeyler olmalı, yalan gibi, olmayacağını bilmene rağmen istemek gibi, imkânsızlığa âşık olmak gibi.
Uyuyup büyümek, büyüyüp küçülen olmak gibi.
Unutmamamız gerekenler de var aslında.
Hayalperest oldukça, cazip bir üzüntüyü sahipleneceğiz.
Zihnini yordukça, umutlara yoğunlaştıkça özgürleşeceğiz.
Özgür olacağız, sürüden ayrılıp kurdun kapamadığı olacağız.
Anlamıyorum, kendimi, kendim gibilerini, bana benzeyeni, kendini bize dâhil edeni.
Gerçekleşmesini beklediğimiz, istediğimiz şeylerin gerçekleşme olasılığını düşürecek olan belirsizlikler olacaktır.
Önemli olan göreceli doğru bildiklerimiz uğruna yanlışlıklar yapmaktır.
Kendimizi var kılmaktır.
Şunu da bilesin, sen kendininsin.
Hayallerinle gerçekleşmek dileğiyle…


Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2023