İleri zamanların geri anlarında elde
avuçta artan son umutlarını toplayıp terk etti yarınlar.
Yüksek tutulan beklentilerin alçak
kentlerde verdiği molalara bozulan simanın en bozucu, en çekilmez halinin artık
mimiklerindeki birinci haliyiz aslında biz.
Evet, biz, yani yaşanmaz hayata umut
enjekte eden amorti zihinler.
Bozuk bir sürecin alışagelmişin dışındaki
bütün emek verdiğimiz, uğraş biçtiğimiz bütün oluşumlarımız yüreğimize serpilen
damlacıklarla.
Eşi benzeri olmayan bütün timsallerin en
parmak basılası, kafa yorulası konusu aslında hayaller.
Kiminin yaşama bağlanma, kiminin can,
kiminin kırılma, kiminin dönüm noktası oluyor bazen sağlam olduğunu
düşündüğümüz kırıklıklarımız.
Her geçmişe takılanın en büyük umutlarıdır
oysaki yarınları, kurmacaları.
Çoğulluklardan kaçışların en yalın zamanı,
en umulası anı, bugünün ardı.
Ufaktan kaçışan, bütün pıl pırt
toplayıcıları çekip gittiler içimizdeki çocuksu masumluklardan.
Kendi ellerimizle, kendimizi düşürdüğümüz
iç kapayıcı vaziyetlerimizi başkalarına yıkarken göçükler altında nefes nefese
kaldık.
Uzak ötesi yakınlıklarda kaybolmaya
başlarken, yollarda hayal metrelerimizi açık bırakıyoruz.
Bu gece farklı olsun, mesela sabahın
köründe.
Ya da bu umut dursun, düşüncelerimizin
köşesinde.
Başkaları için yaşamak, başkaları için var
olmak, bağlı kalmak bir acayip hissettiriyor mu?
Belirlenen yaşam standartlarının altına
bir iki hayal gömüp, kırıklıklarını örseliyoruz üzerlerine.
Hiç bizim olmayan, sahiplenme ihtiyacı
duymadan var saydığımız geleceğimizin karanlıklarında pili çıkarılan el
fenerleri ellerimizde, yırtık bir harita parçacığı cebimizde bir bilinmeze
doğru gidiyoruz.
Durduk yere değer veriyor, denklemlerde
yalnız kalıyoruz.
Komşudan aldığımız aklı fikri peynir
ekmekle yiyoruz.
Beceremiyoruz galiba yalnızlıkla yapmayı,
ihtiyaç duymamayı.
Dürtü eylemlerin, örtük düşüncelerin
gelgitlerinde çıplak ayaklarla ateşe bastırıyoruz.
Bir beklentimiz olmalı, çıkar dolu
temenniler dünyasında.
Bizi ayakta tutan, hayata bağlayan, hey
hat diye nara attıran.
Bir şeyler olmalı, yalan gibi,
olmayacağını bilmene rağmen istemek gibi, imkânsızlığa âşık olmak gibi.
Uyuyup büyümek, büyüyüp küçülen olmak
gibi.
Unutmamamız gerekenler de var aslında.
Hayalperest oldukça, cazip bir üzüntüyü
sahipleneceğiz.
Zihnini yordukça, umutlara yoğunlaştıkça
özgürleşeceğiz.
Özgür olacağız, sürüden ayrılıp kurdun
kapamadığı olacağız.
Anlamıyorum, kendimi, kendim gibilerini,
bana benzeyeni, kendini bize dâhil edeni.
Gerçekleşmesini beklediğimiz, istediğimiz
şeylerin gerçekleşme olasılığını düşürecek olan belirsizlikler olacaktır.
Önemli olan göreceli doğru bildiklerimiz
uğruna yanlışlıklar yapmaktır.
Kendimizi var kılmaktır.
Şunu da bilesin, sen kendininsin.
Hayallerinle gerçekleşmek dileğiyle…
Umut,ne güzel kelime değil mi? Umut ettiklerinin hayalini kuruyor insan. Hele bir de gerçek olursa hayaller değmeyin keyfine. Yine güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilUmut bence de her şey aslında. Teşekkür ederim :)
SilHarika bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık :))
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
SilMerhabalar ,
YanıtlaSilBlog keşif etkinliğinden geliyorum sizi takibe aldım bende beklerim :)
http://yagmur-serhats.blogspot.com.tr/