Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

20 Aralık 2016 Salı

Dönüp Dönüp Başa Sarmanın Dayanılmaz Ataleti

Özlem Ekici

   Çok güzel metinler okudum sanat, edebiyat adına. Çok güzel müzikler dinleyip, çok güzel resimler izledim uzun uzun. İnsanın ürettiği her şeyin önemli olduğuna her zaman inanmaya devam ettim. İçlerinde yanılıp gerisinde durmak mecburiyetinde olduklarım da oldu. İnanmak söz konusu olunca ben bunu hep iyi niyetle sürdürmeye çabaladım. Kolay olmadı fakat aşırı zorlandığımı da söyleyemem.

   Bir süre sonra üreten, değer yaratan insan unsurunun kendisiyle ilgilenmeyi seçtim. Mekanizmasını, fizyolojisini anlamaya, kurcalamaya başladım. Temel sebep şuydu: insan neden üretir? Buna ihtiyaç duymasına sebep olan şey nedir? Sadece sanat, edebiyat, müzik ve resim değildi; insan aynı zamanda acı, yalan ve üzüntü de üretiyordu; sevinç ve heyecan da. Bunların hepsinin toplamıydı insan. Fark ettiğim, saydıklarımdan bir tanesi de olabiliyordu. Kapsam giderek derinleşmeye başlamıştı. Aklımda insana dair her şey yavaş yavaş dağılmaya başlıyordu. Yapı taşlarını oluşturan bütün o irili ufaklı nedenler giderek çoğalınca onları bir arada tutan bağlarda giderek zayıflıyor ve kopma noktasına geliyordu. Bunun sonuçları oldu. Ben hata yaptığımı düşünmeye başladım. Akıl insanı ölçemezdi. En bilinen haliyle bunu bir insan yapamazdı. Sanırım biraz ileri gittim. Haddimi aştığımı düşünüp bunu bir kenara atmak zorunda kaldım.

   Şimdi oradayım. Aslında hep oradaydım. Sadece yol aldığımı düşünmüştüm. Durup bekleyerek yol alamazmışım. Kendimi boş ümitlerin peşine takmış, gereksiz, kuru ve içi boş bir sürü sebebin peşine sürüklemişim.


   Akla inanmakla insana inanmak arasında derin benzerlikler var. İnsan da, akıl gibi sizi boş inançların peşinden sürükleyebiliyor. Uyandığınızda aslında hep o yatakta olduğunuzu hatırlamak kadar komik bir trajedidir bu konu.

*******

   Yazacak bir şeyler bulamıyorum. Bu, anlatacaklarımın tükendiğinin göstergesidir. Benim dışımda, benden bağımsız işleyen bir düzenin varlığından bahsediyorum. Şu yanılgıya düşmeden: ben tükendim. Bu yazacaklarımın da tükendiğine işaret eder. Böyle bir yanılgı taşımıyorum. Kabul de etmiyorum. Gerçek değişmez. Bazen sekteye uğrar. İçimde taşıdığım bir şeyin benden alındığını, çalındığını hissediyorum. Benim tekelimde karşılık bulan bu durum nasıl ve ne şekilde benden alınabilir? Bunu ben nasıl tükendiğimle ilgilendiririm?

   İşte burada çıkmaz oluştu. Benim çıkmazım. Girdap değil. Girdap işlenemez bir konu. Ben üzerine anlatacak çok şey bulamam. Ama çıkmaz? Çıkmaz, tam olarak içimde bir şeylerin bölünüp dağıldığına göstergedir. Her şey bitince geriye bizden bir şey kalmaz. Çıkmaz bana bunu anlatıyor. Çünkü ben ona soru sordum. Yazacak bir şeyleri kalmayan insanlar kendilerine çarparlar. Sonunda çatlayıp dağılana dek.

********

   Sürekli aynı noktada kalınca etrafta olan biten ne varsa belirginleşmeye, büyümeye ve keskinleşmeye başlar. Fark etmediğin, dikkattinden kaçan bütün nesneler -daha önce orada olduğu halde- bir bir gözünde yer kaplar. Bilgisayarın monitöründe günlerce yapışık halde bekleyen saçın, yıkamadığın için dibinde kahve kurumuş bardağın, bardağın masada bıraktığı iz… Üç haftadır kitap okumuyorum. Bazen okula giderken yol uzun olduğu için sıkılmayayım diye yanıma aldığım kitaplar hariç. Zaten onun da pek anlaşılır bir tarafı yok. Dikkatim çok çabuk dağılıyor. Okuduğumdan da bir şey anlamıyorum.

    Masa diyordum. Oradan uzaklaşmamam gerekiyor. Dün akşam masa başına gelirken beş adet mandalina aldım. Masanın solunda ufak bir kabuk yığını duruyor. Kurumuş, dağınık… Alıp mandalinaların olduğu torbaya boşaltıyorum. Masada yine iz, kabuk izi. Şiir yazdığım müsveddelerim; zaten masada bugüne kadar en çok onlar durdu. Bazı günler aldım karaladım. Bazı günler hiç görmedim bile. Bakmak istemedim. Yazacak bir şeyler bulamadım. Doğrusu bu.

   Kahve, evin anahtarı, cüzdan, fişler, tükenmiş pil yığını, faturalar, ucu kırılmış kurşun kalemler, silgi çöplerinden yapılan dağ yığını, içinde ne olduğuna bakmadığım siyah bir poşet. Hepsi bana bakıyor. Ben fark etmemişim.

*******

   Mesele anlatmanın ötesinde bir duruma dönüştü. İnsan çok basit bir durumu, anlaşılmayı, ifade etme güçlüğü yaşıyor. Bir tereddütün içinde yaşıyorum.

Ve nihayet son.





Özlem Ekici / LEVLA LAVİN

Levla da benim, Özlem de ama buralarda çoğunlukla Levla'nın izini sürüyoruz.

7 comments:

  1. "Yazacak bir şeyleri kalmayan insanar kendilerine çarparlar"... Bunu ben her yazmaya başladığımda yaşıyorum, sürekli kendime çarpıyorum. Ama tükenmeyin, efendim. Parçalarınız birleştirin, yeniden bir araya getirin ve yeniden dağılana dek yazın. Hayat bundan ibaret değil mi?
    Şimdiki ve gelecekteki yazılarınız için, kaleminize sağlık! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Sanırım tekrar tekrar dağılana dek yine yazacağım. :)

      Sil
  2. Bazen yazmak için fazla bekliyoruz, yazacaklarımızın "yoğun" olması gerektiğini düşünüyoruz. Halbuki bir kar tanesinin süzülüşü, camda buhar yapan sıcak-soğuk farkı, çöp tenekesinin etrafında yemeğini arayan karın beyazıyla tezat oluşturan siyah bir kedi vb. hepsi kalem için malzemedir. Üstelik süzülen karla birlikte bir hüznünüz de takılır belki kaleminizin ucuna, ekmeğinin peşindeki kedi hayatınızdaki çabanın dışa vurumu olur, kim bilir? Tükendik demedikçe tükenmeyiz bence. Bu yüzden kaleminize sağlık ki yazmaya devam edesiniz. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim. Sizin de kaleminize sağlık ki hep böyle güzel yorumlarla beni mutlu edesiniz.

      Sil
  3. Tükenmişliğin çok güzel bir anlatımı olmuş. Ne güzel yazmışsın.

    YanıtlaSil
  4. Özlem kızım. Bu durumları en çok, terör kurbanlar vermeye başlayınca yaşıyorum. Yazacağım yazı, şiir her neyse elim gitmiyor, kenardakileri de yayına alamıyorum. Bazen de sırf sıkıntılarım (kimi zaman kendim, kimi zaman dış kaynaklı ) elimi bağlıyor. Aslında yazma alışkanlığı edinilince bak durumunu izah ederken bile ne güzel bir yazı olmuş, hepimizi ilgilendiren. Yazalım Özlem kızım.Sevgilerimle .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın Ece abla. Ben de yazamıyordum. Ne yazsam derken birden bunları yazmak istedim. Öyle bir hale geldim ki, şu durumumuzdan dolayı, içimden elime kalem almak gelmiyor. Sanırım en iyi yaptığım içi yapmalıyım diyerek tekrar yazdım. Çünkü elimden başka bir şey gelmiyor.En iyisi yazmak. Teşekkür ederim bu güzel yorum için Ece abla.

      Sil

**Yorumlar sayesinde görüşüyoruz, yorum yazmadan geçmeyin.
**Lütfen yorum kısmında link vermeyin, link içeren yorumlar yayınlanmıyor.
**Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2024