Aynı utanca defalarca hizmet etmiş gibi,
Durmadan daha iyisini düşlemek,
Yazılmış bir şeylerin çizimi,
Ve düşmek.
Döngüsel yalnızlığın tarifi bu.
Duraksanan yerlerde, kütüğe kaydolmuş bir isteksizlikle,
Dilimi, dişlerimle bastırıp sustum.
İnsan, bazen bazı şeyleri anlatamıyor olduğu yerden çünkü.
Sesin buğulu bir taraflarından çekilmiş,
Günün hem doğumuna hem batımına denk gelmiş,
Çehresini rakımı yüksek bir kentten fırlatmış,
Büyük bir şehirden yakalamaya uğraşmış,
Durmadan ıslak bir mermere başını koyar gibi
Çürümesini istemediği cesedini yad eden benim.
İnsansı serüvenim bu.
Şah damarıma kadar sirayet eden bir şeyleri,
Olduğum her yerden tabanlarıma bakınca,
Stabilize ederek dindiriyorum.
-Toplumsal sorunlar, mağlup sayıldığım oylamalar ve enseme vuran gün ışıkları dahil-
Lakin belki,
Bükmekten başka bir işlevi de vardır şu boynun !
Ki her kıdeminde,
Asabi yolculuklarla, cama yaslanmış silüetin, garip kalabalıklar arasında esir olması engellenir.
Rejim dağılır ve sistem körelir.
Kendi, kentine yabancı nice kimse,
Birbirine ağır gelmez artık.
İnsan, insanın yorgunluğu olmaz.
Ve kimse yabancı kaldığı bir lisandan sorumlu tutulmaz.
"Döngüsel yalnızlığın tarifi bu."
YanıtlaSilNe doğru bir tarif. :)
Ay sen çok gençmissin ya :) masallah güzellige bak. 💕 Ama yaşına oranla çok ağır yazıyorsun çok beğendim :)
YanıtlaSilUtandım biraz ama çok teşekkür ederim :)
Sil"İnsan, insanın yorgunluğu olmaz. Ve kimse yabancı kaldığı bir lisandan sorumlu tutulmaz." Müthiş son işte... Hangi satırı nasıl yorumlayabilir ki insan? Kalemine sağlık yavrum. Sen yazmak için yaratılmışsın. En güzel yerlerde ol dilerim. Sevgilerimle.
YanıtlaSilİnşallah Ece abla. Güzel sözlerin ve dileklerin için çok teşekkür ederim. Kucak dolusu sevgiler.
Silyazan yazıyo işteeee :)
YanıtlaSil