Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

20 Mayıs 2021 Perşembe

Jurnal #19 : Denize Bıraksam Kendimi

Özlem Ekici

 Bilmek tükenmek bilmeyen yolları yazıyla, satırlarla süslemeye pek bir hevesli gönlüm. Bugün usulca bir şarkı fısıldadı kulağıma, sarıl sözcüklerine. Bağrımda yanıp duran ateşin külleri sarıyor bazen etrafımı, dinmek bilmeyen acı cümleler döküyorum. Birkaç neşeli yanım duruyor, arada bir izin veriyorum. Gelsin, en güzel güldüğüm halleri tekrar yaşatsın. Ha bitti ha bitecek derken yolum, yine kaçıncı kez geri yürüdüm. Bırakılan yerlerde beklemek âdetimiz oldu Levla. Oysa bizi bekleyen koca koca şehirler; gitmedikçe bekleyen, özlediğimiz kadar beklediğimiz köyler var. Biz beklemeye aşığız, beklenen yerlere hasret; özlendiğimiz dağların eteklerinde bir garip… Belki de bir gün her şey sonraya kalıyor; yarından sonraya, hep sonraya… Denizleri özlüyor gözlerimiz, bir darağacında sallanıyor hüznümüz; biz yine de hep iyiyiz, en güzel biz güleriz.

 Yaz geliyor bak yine, doğduğun günün her dakikasına pişman olup ağlarken bulacağız o kızı. O duvar yine boyanmamış diye kızacağız, sonra oturup bekleyeceğiz; tam yolun ortasında, her hikayenin sonunda. Levla, kaç gün oldu? Bahar bitti, yaz geldi; bak yine ardından kış gelecek. Umutlarını birbirine ekleyip yaptığın ip boynuna daha bir sıkı dolanacak, çek parmaklarını üzerinden. Bir mezar taşının soğukluğu var köşende, yetmedi mi bunlar? Levla bazen Leyla olmaya o kadar yakın ki, korkuyoruz. Bir çığ gibi düşüyor üzerimize zaman, sen yine de kalkıp aynı yolu yürüyorsun. Bazı şeylerin anlamsızca eskiyişine mi protesto yürüyüşün?

 Şimdi gel, birlikte bir şehre ninni söyleyelim seninle. Olmayan düşlerimizi yeniden dürtelim. Bir şarkının en can alıcı yerinde susalım, şarkılar ne söylemek istiyor öyle? Hiç bitmeyeceğini düşündüğüm bir yangın başlıyor; nereden tutuştuğunu anlayamadan, birden bire her yanın alevleniyor. Gözün yetmiyor yangını görmeye, sadece bir yanış bu duyumsadığın; nereye baksan küle dönüyor. Artık kaçamayacağını biliyorsun, öyle de durulmaz ki ateşe karşı! Ateşe teslim oluyoruz, artık biliyoruz. Bir daha aynaya bakamayacağız.

 Tüm düşüncelerim her an değişiyor. Tüm değer yargılarım ayaklanmış, neye ne gözle bakacağız biz şimdi? Neyi, ne şekilde kabul edeceğimi; neyi, ne şekilde reddedeceğimi bilemiyorum. Her şey belki olur gibi duruyor yine; her şey keşke olsaydı gibi geliyor. Ne çok belki var, ne çok keşke var; ne kadar çok iyi ki yok, ne kadar çok tam yok böyle. Her şey bağıra çağıra içimdeki şeytana hizmet ediyor ama ben yine de bekleyip o yolda bir ileri bir geri yürüyorum. Ve dahası derin seslere kulak kesiliyorum.

 Bilmediğim yerlere, bilinmeyen yerlere, bilinmesin istediğim yerlere yolculuklar yapıp yazıyorum. Oysa hepsi aynı yol, aynı şehir, aynı sokak, aynı hüzün; farklı hikayeler, benzer sonlar. Yol bitmesin derken buluyorsun kendini, kaçıncı kez döndüğünde. İçimdeki sıcaklığı imgelemeye çalışıyorum, bilmem belki bu kez görünür de savrulur küller.

 Herkes evine döndü. Sen yine o yolda yürüdün. Sen yoksun. Kime güldüğü bilinemeyen çocuklar gibiydi neşen, geleceğinden emindin. Bir sokak dolusunca insan gördüm, gözüm her hayaline daldığında. Baktım içlerine; Levla, sen yine yoksun. Penceremdeki kuşlar şahit, baktım. Her dem sustuğumda umudumu yenileyen tıkırtılar işittim. Koştum, baktım. Levla, sen yoktun. Kapındaki kediler şahit, koştum. Bir kıta, bir okyanus vardı aramızda, yokluğunun tam orta yerinde durdum. Bekledim öyle; gelmeni sevdim, bekleyişine tutuldum. Kalbin şahit, sevdim. Herkes kendine döndü Levla, ben yoksun.

 Gün boyu dinmeyen bir rüzgâr vardı. Sabahın ilk anlarından akşamın kızıllığına dek sokaktaki her şeyi titretti durdu. Düşünmedim diyemem, bazen rüzgârdan korkuyorum. Bilmediğim bir yere savurmasından değil, oradan oraya çarpıp kırıp dökmesinden de korkmuyorum. Çiçekler adına korkuyorum. Bugün hava nefesinden serin, ellerinden sıcak. Derin bir nefes alıyorum. İçimde hiçbir şey bırakmıyorum. Düş kalıyor her şey; göğü, kenti, ellerini rüzgâra bırakıp kaçayım diyorum. Levla, yine yol boyu süren bir yalnızlığa düşecek. Sustuğunu anlamasınlar, gülümse.

Belki en uzun rüyaydı bu, yol yine uzanıyor göğüme. Koşalım mı?

Yazı bitti. 


 

Özlem Ekici / LEVLA LAVİN

Levla da benim, Özlem de ama buralarda çoğunlukla Levla'nın izini sürüyoruz.

2 comments:

  1. "Levla bazen Leyla olmaya o kadar yakın ki" içimizi anlatmışsınız tek cümle ile..

    YanıtlaSil

**Yorumlar sayesinde görüşüyoruz, yorum yazmadan geçmeyin.
**Lütfen yorum kısmında link vermeyin, link içeren yorumlar yayınlanmıyor.
**Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2024