Kalbimin acılığını alsın diye mayasına pudra şekeri döküyorum,
Balkonumda yetiştirdiğim çileklerle kendime kırmızı bir duvar örüyorum,
Aynı şeye inanalım diye yokluktan yeni bir din var ediyorum.
Kendi evimde mülteci gibi dışlanıyorum.
Ay ışığı tenimi beyaz bir gelinlik gibi sarıyor.
Ay beni öz kızı zannedip geceye çağırıyor,
Kalbim toprağını beğenmeyip çürümeye karar veriyor.
Belki kendimle göz göze gelirim diye bulabildiğim bütün aynaları kırıyorum.
Yaşam uğruna yaptığım bütün aptallıklardan Arapça bir film çekiliyor,
Başrol için birçok kızıl kadınla seçmelere gidiyorum.
Ne zaman eve dönmek istesem dünya yuvarlaklığını unutuyor,
Baş ucumdaki uçurumla göz göze geliyorum.
Koridorla aramdaki boşluğa gözlerini dikiyorum.
Bir anlık sakarlıkla kendi üstüme dökülüyorum.
Evimin çatısından gözlerime yaz yağmurları yağıyor,
Odamın duvarlarına kulağımı dayayıp kalbimin sesini dinliyorum.
İki gözümden de vazgeçerek yavaş yavaş yüzümü unutuyorum.
Ne zaman yeni bir dil öğrensem adım değişiyor,
Adımdan utanıp kimliğimi açık artırmaya koyuyorum.
Kalbim belki evine döner diye çilek reçeli yapıyorum;
Sokak sokak aradığım ruhum Afrika kıtasında bulunuyor.
Bulduğum ilk elmayı ısırıp çocukluğuma dönüyorum.
Azrail'i kandırmak için hiç dünyaya gelmemiş gibi yapıyorum,
Cetvelle çizdiğim iki kişilik şehirde cumhurbaşkanı oluyorum.
Olur olmaz konuşmasın diye dilime Almanca öğretiyorum.
Babam beni sevsin diye sahneye çıkıyorum,
Spot ışıkları ruhumu söndürüyor.
Kendi doğurduğum dinlere ihanet edip kalbimin sesini dinliyorum,
Genzime yerleşen öfke bana sesimi unutturuyor.
Beni mutlu edecek ne varsa bir alt katında yaşıyorum.
Her gece geçmişimden gözyaşlarıyla yerleri siliyorum.
Bir türlü güneş doğmayınca kör oldum sanıyorum.
Üzerimdeki kara bulutlardan üç yıldızlı otel yapıyorum;
Kendime yaşımı soruyorum, sol kulağım kesiliyor.
Yaramın sadeliğini komşular bile ayıplıyor.
Çocukluğum otostopla peşime takılıyor,
Her derdimi kendime anlatmaktan sesim kısılıyor.
İçimdeki acıyı ben doğurmuşum gibi nüfusuma alıyorum.
Yirmi yedi yaşımın en mutlu anını turuncu bir kavanoza koyuyorum,
İlk sakarlığımda kırılıyor.
Kalbimin bütün odalarını dolarla satıyorum,
Giderken evimi de götürmek için origamiye başlıyorum.
Kabus görmemek için gözlerime kapanmayı yasaklıyorum,
Yaptığım yemeklere ellerimden acı bulaşıyor.
Zihnimin dört duvarında sürekli kendime çarpıyorum,
Göğsümde çıkan iç savaş beni ikiye bölüyor.
Geçmişimle saklambaç oynuyoruz, beni gizlendiğim yerde unutuyor.
Annem üzülmesin diye bir kaşık suda boğuluyorum.
Kalemine sağlık. Yine çok güzel olmuş.
YanıtlaSil