Hayaller vardır, bir
ışıltı gibi ansızın belirir düşünceler göğümüzde. Sonra aniden sönüverir ne
olduğunu bile anlamadan. Sonra tabi bir de daima hayal olan ama
gerçekleşmeyecek gözüyle baktığımız ve bu olmazsa şu olsun bari dediğimiz
hayaller topluluğu vardır. Yedek lastik taşır gibi bir hayale bağlı yedek
hayaller de vardır düşünce göğümüzde. Hayaller kurarız, bazen abartır
hayallerde yaşarız. Gerçeğe döndüğümüzde “Nereye getirdin bizi kaptan ya!” der
gibi kalırız.
Apartmanımız arka
bahçesinde bir nar ağacı var, ama ne işe yaradığını henüz anlayamadım. Her yıl
çiçek açar, nar verir. Düşünüyorum da onun da hayalleri var mıdır veya yedek
hayalleri nasıldır? Ben bu yıl dünyanın en fazla narını versem ne güzel olurdu
diye düşünüyor mudur? Sonra ne boş konuştum ha deyip bu yıl sadece açtığım
çiçeklerin yarısı kadar nar versem yeter diyor mudur? Yedeğe al hayalleri
kaptan, sonra bize oradan bir duble daha hayal koy. Hayal kurmak güzel ama
hayalleri hayat denen oyuna sokmak zor. Alın hayalleri oyundan, yedekleri
pistten alalım lütfen. Sanırım bir nar ağacının en büyük hayali dünyanın en iri
narını vermek falan olurdu, insanlar yemesin ama incelesin der gibi devasa bir
narı barındırmak ne müthiş olurdu. Narlaşma yazar neler diyorsun sen? Ağaç
oluyorsun anladık da bu kadar nara bağlama.
Saçmalamanın bir üst
seviyesine atlayan sayın yazarımız daha fazla nar ağacını süzmemesi gerektiğini
anlayınca perdeyi çeker ve yedek hayallerine geri döner. Bazen otobüste
karşılaştığım bir amca vardı böyle yaşlı ama genç gibi sonra şişman ama
zayıfımtırak bir de uzun ama kısamsı falan bir amca işte. Sürekli ettiği bir
muhabbeti var. Kim denk gelse hep aynı öğütler ve hayallerini anlatıyor. Emekli
öğretmen olmak istermiş ama olamamış çünkü halen çalışıyor. Bence işi olduğu
için sevinmeli zira ben hala işsizim. İş konusunda tüm taktiklerini denemiş ve
iş bulmuş amcamız ve emekli olmak için yaşını bekliyorken denk gelen gençlere
hayallerinden ve tecrübelerinden aşılıyor. Neden bilmiyorum ama bu yazıyı
yazmadan önce aklımda ilk o vardı ne ara nar ağacına geçtim bilmiyorum.
Yedek hayallerimiz
var, oyuna sokmayı beklediğimiz ve bir de asil hayallerimiz var ki
bulutlarımızın üstünde altın bir tahtta oturtup ölünceye kadar orada
ağırladığımız ve asla oyuna sokmayacaklarımız. Asiliyle yedeğiyle hayaller
güzel ve hayal kurmak güzel. Günün birinde acaba şahane yazılar yazacak mıyım
diye beklettiğim asil hayalimi de alıp gideceğim birazdan. Yazmak bile bazen
içimden gelmezken hayallerimin arasında ona dair bir asil hayal ve yedeklerinin
olması ironik değil mi?
Sanki artık oyunun
ortalarına geldikçe hayaller bütününde yedek sayısı artıyor. Asiller bir kenara
bırakılıyor gibi hissediyorum. Elimizdekilere göre hayalleri dallandırıp
budaklandırıyoruz. Yedek hayallerimiz hayatımıza yani oyuna daha çok yaklaşıyor
gibi. Her şey birer yanılgı olsa hayat da birer hayal olur muydu?
Yedekleri oyuna sokmakta geç kalmamanız dileğiyle, hoş
kalın.