Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

8 Ekim 2020 Perşembe

Jurnal #13 : Güzel Yerinden Kırılmak

Özlem Ekici

   Bazı şeylere eskisi kadar sesim çıkmıyor yani eskiden sesimin gür bir şekilde çıktığı şeylere susup kalıyorum, ya da sessiz kalmayıp bağıra çağıra gittiğim meselelerde de artık ağzımı açmıyorum. En çok sesim kendime çıkıyor hatta, bugün yine ayna karşısında bağırdım, kızdım kendime, sonra durup iki üç ağzı bozuk laf ettim. Biraz rahatlar gibi olunca oturup bakıştım aynadakiyle, gittikçe hüzün çöküyordu gözlerine ama yapma demedim. Yağmur yağıyor yine, oysa severdik biz yağmuru, ıslanmayı, ıslak koşmayı, yürümeyi, ne oldu demedim ama bak yine, olması gerekenler olmadı da olmaması gereken ne varsa oldu işte yine. Bir türkü var kulağımda, anonim, ama aklıma türlü meseleleri, cürümlerimi getiriveren cinsten. 

   Geçenlerde bir resim çizmiştim, o yarın başında sanki ben vardım da uzaktan kendime bakıyordum. Ne yapıyorsun, nereye bakıyorsun böyle demek geldi geldi gitti dilimin ucundan. Bazen dönmüyor cümleler geri, öylece çıkıp karışıyor havaya, ama işte onlar da gidiyor zamanla birlikte. Geçiyor her şey, geçmese de alışılıyor değil mi? Denizi özledim ben, diye çığlıklarım oluyor bazı geceler. Sonra susuyoruz öylece, birkaç uyku sersemi nidası nasıl olsa değil mi? Tutunmak çok zor, tutunamıyoruz albayım diye bağıralım mı, ben artık susmaktan sıkıldım, sesim çıksa ya birazcık, çok değil, biraz sadece. Güzel yerinden kırılanların sesi çok çıkmazmış aslında, değil mi Levla?

   Göynüm de göğüm de hep aynı renk artık, hatta ikisi de artık bana çok ağır geliyor, başımı kaldırıp bakamıyorum. Göründüğü kadar büyük değil benim cüssem, bilirsin içim hep biraz daha kırılgan. Bak yine öylece dönmeden gidiyor kelimeler, tıpkı ben gibi. Sanırım o yarın başında bakmıyorum da haykırıyorum ben, sustuklarım yankılanıp dalgaların arasında kaybolsun diye. Diğer türlü çok ağır bunlar, bak taşıyamıyorum, bıraksam ya şunları bu köşeye, sonra hızlı hızlı yürürüm, yetişirim belki hayata. Bir ben vardı işte derim, şu köşede, bıraktı göynündekileri. Göğüne bakmak ağır geliyormuş artık, hızlı hızlı gitti geçti buradan. Olmaz mı? 

   Siyah değil, kara o, kapkara, simsiyah. Eskisi gibi değil mavim, artık mavi denir mi onu da bilmiyorum ya neyse. Şiirler okuyorum, ama o şairi değil artık, o duraktan gideli çok oldu sanırım. Belki de o durak da gitti oradan, kalmadı yerinde hiçbir şey, o da gitmiştir belki. Kendimin ağacı olmayı öğrenmeliyim diye dolanıyorum ortalıkta, nereden başlanacağını bilmeden, öylece ortasından tutunuyorum, ben bazen böyle fikirlere tuttuğum yerden kapılırım bilirsin. Her şey geçer, değil mi?

   Güneş doğsun diye bir gün daha, kalkıyorum yataktan, yastığımdan ayrılmak eskisinden zor geliyor artık. Uyku aradığım ve özlediğim bir şey oldu, uyusam saatlerce. Günlerce, aylarca, yıllarca... Uyanacağım ihtimali korkusundan uyuyamıyorum bazı günler. Güzel şeylerin hep bir sonu vardır diye bir ses yankılanıyor sonra, duvarım da sonunda benimle konuşuyor galiba. Üzerine resimler astığım halde bir türlü sevemediğim, resimleri de sürekli söküp atıyorum ya canını acıtmak istercesine, herhalde kızgın bana, canımı yakacak laflar dışında pek konuşkan olmuyor. Ben de hep daha bir hışımla söküyorum resimleri üzerinden, boyalarını kazıyorum rüyalarımda. 

   Biraz canım sıkkın bugün, yağmur yağıyor. O rüzgarla gelen koku da kesmiyor beni şimdi, üşüteceğimi bile bile dikiliyorum o camda. Çocuk parkına bakıyorum yine, salıncaklar usulca salınıyor, boşlar, çocuk seslerinden bihaberler, damlaların ağırlığı belki bir nebze kesiyor onları. Toprak yağmura karışıyor ya şimdi, özlemişler midir ki birbirlerini? O hasreti onlar da mı duyumsuyorlar, bak ne güzel bir ezgi tutturmuşlar, o hafif şıpırtılar, koşmalıyım altında, belki bir gün. 

Görüştük hep buralarda, yine görüşeceğiz.

Bu kadar, yazı bitti.


Özlem Ekici / LEVLA LAVİN

Levla da benim, Özlem de ama buralarda çoğunlukla Levla'nın izini sürüyoruz.

14 comments:

  1. "Güzel yerinden kırılanların sesi, hiç çıkmazmış aslında" susup da bakmazmış ardına, "güzel şeylerin hep bir sonu vardır diye bir ses yankılanıyor sonra, duvarım da sonunda benimle konuşuyor galiba" ama kulak vermeli bazen duvarlara sonra engin denizlerin güzelliğinde boğuluyor insan ve evet o gün güzel günlerin sonu oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) bazen dinlemek lazım o duvarları da, hep biz konuşmamalıyız, yine haklılar onlar.

      Sil
  2. Eskiden bende çok laf anlatmaya çalışırdım da artık gerek duymuyorum. Köyde amaçsızca bağırıp rahatlıyorum. İnsanlara laf anlatana kadar bu daha iyi geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) size ne daha iyi geliyorsa onu yapmakta fayda var.

      Sil
  3. En güzel yerinden kırılmak... En çok güvendiğinden... En çok acıtan da maalesef bu değil mi zaten?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyle gerçekten, güzel yerinden kırılınca daha bir başka acıyor insanın canı.

      Sil
  4. çok neşeli yazıyon sen hihihi :) depresif neşeli :)

    YanıtlaSil
  5. bişi dicem, şu siyah beyaz fotileri ne güzel seçiyon, fotilerdekiler kim söleseneee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 11de kullandığım resimdeki Frida Kahlo, 12 ve 13 (yani bu yazıdaki) resimdeki de Füruğ Ferruhzad :) çok güzel kadınlardan çok güzel resimler seçiyorum bu yazılara özel :)))

      Sil
  6. Bazen susmak bile yetmiyor insana. ��

    YanıtlaSil
  7. güzel bir bitiş cümlesi, gönle dokunan kelimeler... :)

    YanıtlaSil

**Yorumlar sayesinde görüşüyoruz, yorum yazmadan geçmeyin.
**Lütfen yorum kısmında link vermeyin, link içeren yorumlar yayınlanmıyor.
**Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2024