Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

29 Kasım 2016 Salı

AĞZI ÇİÇEKLİ ADAM

Özlem Ekici
   Bugün sizlerle tiyatroya değinelim istedik. Tiyatro sevsem de gidebildiğim tiyatro oranı çok azdır. Buna rağmen tiyatro izlemenin yerine dinlemeyi –radyo tiyatrolarından bahsediyorum- daha çok icra ediyorum. Birkaç gün önce yine bir radyo tiyatrosuna daldığım bir günde bu güzel oyuna rastladım: Ağzı Çiçekli Adam. Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İtalyan yazar Luigi Pirandello’nun ölümcül bir hastalığa yakalanan bir adamın, hayatının bu karmaşık döneminden bir kesitini anlatan güzel bir oyun Ağzı Çiçekli Adam. Oyundan bahsetmeden önce az biraz tiyatrodan bahsedelim.

   Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösterilerdir. Farklı bir şekilde duyguların ve olayların hareket (jest) ve konuşmalarla anlatılmasıdır. Müjdat Gezen’in deyişiyle tiyatro: insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır.

   Antik Çağ’dan bu yana gelen bir tarihçesi olan tiyatro ilk olarak dinsel bir tören olarak başlamıştır. O dönemlerde genellikle adına amfitiyatro denilen ve ülkemizde bunun oldukça iyi örneklerini görebileceğimiz alanlarda icra edilirdi. Buna göre tiyatro ilk dönemlerinde Yunan Mitolojisi ile iç içeydi diyebiliriz. Daha sonraları bu dinsel niteliğini yitirerek popüler bir eğlence kültürü olarak icra edilmeye başlamıştır. Bu döneme damgası vuranların başında William Shakespeare gelmektedir.


   Modern tiyatro diyebileceğimiz döneme damgasını vuran önemli isimlerden biri de sanırım Konstantin Stanislavski'dir. Oyunculuk kuramını geliştiren ve günümüzdeki oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymalarını ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermelerini belirten kuramı tiyatroya yerleştirmiştir. 

   Tiyatro eserleri müziksiz: trajedi, komedi, drama ve müzikli: opera, operet, müzikal, pandomim, bale, revü, skeç, tuluat olmak üzere iki grupta incelenebilir. Bunların içinde pandomim sözsüz, düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı hedefleyen oyun türü olmasıyla birlikte evrensel bir tiyatro dili sayılmaktadır. Boş bir vaktinizde pandomim örneklerini izlemeniz tavsiyeyle rica olunur. 

   “l uomo dal fiore in bocca” yani Ağzı Çiçekli Adam kaygı verici derecede olan bir yalnızlık temasını etkileyici cümlelerle işliyor. Bu oyunun en çok konuşulan ve beğenilen tiradını ve radyo tiyatrosundan dinleyebileceğiniz tam oyunu buraya bırakıyorum. Bol tiyatrolu, bol gülümsemeli günler.  

Tirad;


(Sessizlik)
Ölüm, garip, iğrenç, korkunç bir böcek olsa ve yoldan geçen birinin yakasına konsa. Siz de onu görseniz. Yolda durdurup: “Afedersiniz, müsaade eder misiniz? Yolunuzu kestim ama üzerinize ölüm konmuş” demez misiniz? Şöyle iki parmağınızı uzatıp onu fırlatıp atmaz mısınız? Ne mükemmel olurdu doğrusu…
(sessizlik)
Fakat ölüm bir böcek değil. Bu gelip geçenlerin arasında birçokları onu üzerlerinde taşıyorlar, ama görünmüyor. Onun için de korkusuz, rahat rahat dolaşıp, yarınki, yarından sonraki hayatlarını kuruyorlar. Örneğin ben.
(Ayağa kalkar)
Bakın, şurada bıyığımın altında, dudağımın üstünde pek hoş duran küçük çiçeği görüyor musunuz? Doktorlar buna ne diyorlar, biliyor musunuz? Oh! Çok hoş bir adı var. Karamela gibi tatlı bir ad: epitelyoma Söyleyin benimle beraber, siz de tadını duyacaksınız.
(Söyler)
“epitelyumyoma”. Çiçeklere takılan adlara da benziyor değil mi?
(Sessizlik)
Nedir bu biliyor musunuz? Ölüm.
Geçerken bu çiçeği dudağıma yapıştırıverdi. “Hatıram olsun” dedi. Arkasından da şunu ekledi “Beş altı aya kadar gelirim.”
(Sessizlik)
Şimdi söyleyin bana: Bu çiçek ağzımın içindeyken sakin, sessiz köşemde oturabilir miyim?
(Sessizlik)
Söylüyorum bunu karıma, soruyorum: “Nedir benden istediğin? Öpeyim mi seni yani?” “Evet, öp beni” diyor.
Geçen gün ne yaptı biliyor musunuz? Dudaklarını bir toplu iğne ile delik deşik etti, kanattı, sonra başımı iki elinin arasına alarak beni ağzımdan öptü. Benimle beraber ölmek istiyormuş.
(Sessizlik)
Salak!
(Birden, hırsla)
Herhalde evde oturacak değilim. Vitrinleri seyretmeliyim, tezgahtarların el çabukluğuna hayran olmalıyım.
Çünkü kafam bir an boş kalırsa çevremdeki bütün hayatı yok etmeyi düşünebilirim. Örneğin sizin gibi son trenini kaçırmış, hiç tanımadığım birini tabancamı çıkarıp şuracıkta öldürebilirim.
(güler)
Korkmayın böyle bir niyetim yok. Şaka yaptım.
(Sessizlik)
Bana bir iyilik yapın: Yarın sabah erkenden gideceğiniz o küçük köyün istasyonunda trenden indikten sonra evinize kadar yürüyün. Yolda üzerinde pırıl pırıl kırağı parlayan bir demet yeşilliği koparın, koparın ve sayın. Kaç tane ot koparmışsanız o kadar yaşayacak günüm var demektir.
(Sessizlik) Ama ne olur demet biraz kalın olsun. (Güler)

Oyun - Radyo Tiyatrosundan;






Artık Facebook üzerinden de takip edebilirsiniz: buyrun buradan





Özlem Ekici / LEVLA LAVİN

Levla da benim, Özlem de ama buralarda çoğunlukla Levla'nın izini sürüyoruz.

11 comments:

  1. "Geçerken bu çiçeği dudağıma yapıştırıverdi. “Hatıram olsun” dedi. Arkasından da şunu ekledi “Beş altı aya kadar gelirim.”
    En etkilendiğim ifadelerden biri bu oldu.

    Hep bir bekleyişle geçiyor ömrümüz; kimi sevdiğini kimi ölümü bekliyor... Kimi ise ölüm kapısı sevdiğine çıktığı için ikisini de aynı anda bekliyor.

    Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle bu güzel yorum için çok teşekkür ederim. Haklısınız ömrümüz bekleyişler içinde geçiyor.

      Sil
  2. Vay canına,çok güzeldi.Çok güzel bir şey şu tiyatro...
    Gerçekten etkileyici bir tirad idi.Karısından bahseden sahnede biraz duygulandım açıkçası.Ben de dinlemeliyim radyo tiyatrosu.
    Kalemine sağlık Levla! ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, umarım radyo tiyatrosundan dinlediğin güzel oyunları bizlerle de paylaşırsın :)

      Sil
  3. O kadar güzel oldu ki bu.. Radyo tiyatrosunu hep merak ediyordum. Deep'te blogunda bahsetmişti, bir açıp bakayım demiştim ama unutmuştum. O kadar güzel bir alıntı yapmışsın ve benim gibi üşengeçler için bir de videoyu koymuşsun. Keyifle dinledim. İlk oldu ama son olmayacak, eminim.
    Çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. Hoş gelmişsiniz ve umarım radyo tiyatrosunu daha çok seversiniz. :)

      Sil
  4. En sevdiğim oyun yazarlarından biridir Pirandello ve bu oyun en sevdiğim oyunudur. Bunun yanında bulabilirseniz Memet Baydur'u da okumanızı öneririm. Not: Blogsözlük'ten geldim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Memet Baydur'u da çok seven biri olaraktan hoş geldiniz :) Bu güzel yorum için de çok teşekkür ederim :)

      Sil
  5. Teşekkür ederim. ☺️

    YanıtlaSil
  6. Özel televizyon kanallarının henüz kurulmadığı yıllarda,TRT'de,bu oyunu seyretmiştim.Cüneyt Türel ve Erol Keskin,kelimenin tam anlamı ile muhteşem oynuyorlardı.O kadar zaman geçti;Cüneyt Türel'in,ağzındaki yarayı arkadaşına ilk gösterip açıkladığı sahneyi unutmadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zihinde kalacak kadar özel bir sahne sergilemişler demek ki :) Keşke ben de o zamanlarda bu oyunu izleyebilseydim.

      Sil

**Yorumlar sayesinde görüşüyoruz, yorum yazmadan geçmeyin.
**Lütfen yorum kısmında link vermeyin, link içeren yorumlar yayınlanmıyor.
**Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2023