Yazılarım E-postana gelsin.

Yaz E-Postanı!

2 Mart 2017 Perşembe

Çekinceli İnsan

Özlem Ekici

  Çoğu insanın yapmaktan imtina ettiği şeyler: özür dilemek, teşekkür etmek, birini yaptığı bir iş için/başarılı olduğu için övmek ve gözyaşı dökmek. İçlerine bir de bilmiyorum demeyi katabiliriz. İnsanın gururu bu tür şeyler yapmasına engel. İnanın bana bu kelimelerden kaçtığınızda ne siz daha yüce birisine dönüşüyorsunuz ne de dünya daha güzel bir hal alıyor.

  Geçenlerde, insanların merak ettiklerini sordukları, sorulan konu hakkında bilgi sahibi olanların da cevap verdiği bir mecrada güzel bir soruyla karşılaştım. Soru şuydu: "bir öğretmenin öğrencilerine 'bilmiyorum' demesinin bir sakıncası var mıdır?" Bu soru çok hoşuma gitti. Sonra verilen cevaplara baktım, çeşitli profesörler, doktorlar soruya cevap vermişti. Burada cevap verenler o pek sık karşılaştığımız kendi gururuna zarar gelmesin diye bizim gururumuzu, öz güvenimizi yerle bir eden, bu ne biçim soru deyip bizi aşağılayan hocalardan değildi. Bazı şeylerin farkına varmışlardı bu belli. Mesela birisi şöyle kısa bir cevap vermişti: "'bilmiyorum' bir öğretmenin söyleyebileceği en güzel şeylerden biri. Bunu geliştirmenin yolu 'bilmiyorum ama haydi öğrenelim!' demektir."

  İnsanlar her şeyi bilemeyeceklerinin, mükemmel biri olamayacaklarının farkına varsa ve kendilerini mükemmelmiş gibi göstermeye çalışmaktan vazgeçse ilişkiler de daha düzgün bir hal almaya başlar. Örneğin, bilmediği bir şey hakkında soru soran öğrencisini azarlayan öğretmeni ele alalım. Bu öğretmen karşısındakini azarlayıp, bilmediğini gizlemeye çalışmak yerine bilmiyorum dese ve öğrenmek için çaba gösterse, ne karşısındakinin ona olan güveni sarsılır ne de hem onun hem de bilgisine saygı duyanların hayal kırıklığı, gizlemeye çalıştığındakinden daha az olur. Başlarda bilmiyorum demesini yadırgayacak öğrenciler çıkacaktır. Ancak sonrasında sarf ettiğiniz çabayı, öğrenme sürecindeki yolunuzu gördüklerinde bu düşünceleri değişecektir. Öğretmenler, öğrencilere bilgi aktarmaktan ziyade bilgiye ulaşmanın yöntemlerini göstermelidir. Esas yenilginin bilmediklerinde pes etmeleri olduğunu anlatmalıdır. Öğrenmek ölünceye kadar sürmelidir.

  Gelelim bir diğer sihirli sözcüğe: özür. Özür dilerim, bağışlayın... Bunları kullanmaktan çekinmek de, kullananı istismar etmek de kötü. Kullanmaktan çekinmek biraz gururumuzdan, biraz da istismar edileceği korkusundan dolayı oluşuyor. İstismar şöyle gerçekleşiyor: kelimeyi kullandığımız kişinin gururu bir anda ön plana çıkıyor, bu kişi bizim kendinden alçak biri olduğumuzu düşünmeye başlıyor (iç ses şöyle diyor: ne de olsa gururlu olsaydı özür dilemezdi.) ve ona göre davranıyor.

  Peki bu durumda ne yapmalı? İnanın ben de bilmiyorum. Kendimi alçak görmek, başkalarına o şekilde göstermek niyetinde değilim ama başkalarının ne düşüneceğini, ne söyleyeceğini düşünerek yaşamanın anlamsız olduğunu da öğrendim. İnsan eğer gerçekten özür dilemesi gerekiyorsa dilemeli; karşısındaki, bu özre karşılık iyi niyetini suistimal etmeye çalıştığında da bunu fazlaca kafaya takmamalı.

  Teşekkür ve övgü de olması gerekenlerden. Birine yardımı, yaptıkları için teşekkür etmek; işini iyi yaptığında ya da davranışlarını, düşüncelerini beğendiğimizde onu övmek bu kadar zor olmamalı. Teşekkür ve övgü hayatımıza girdikçe mutluluğumuz da artacaktır. Bir öğretmen düşünün. Her gün derslere giriyor, dersi elinden gelen en iyi şekilde anlatıyor ama hiçbir öğrencisinden olumlu ya da olumsuz bir dönüt alamıyor. Aslında burada övgü ve teşekkürün eksikliği de değil sorun. Belirsizlik hali… Bir öğrencisinden ders çıkışında teşekkür sözcüğü duysa, "çok güzel bir dersti, daha önce anlayamadıklarımı sayenizde anladım." gibi cümlelerle karşılaşsa sonraki dersleri daha iştahla anlatır. Ya da öğrencilerinden "hocam siz anlatıyorsunuz ama biz anlayamıyoruz." şeklinde bir dönüt alsa kendini, anlatış tarzını, anlatımda kullandığı materyalleri değiştirmeye çalışır. (belki de çalışmaz, ama çalışmalı.) Ama işte böyle olamıyor bir türlü. Öğrenciler anlamasalar da ses etmiyorlar, dersten keyif alsalar da dile getirmiyorlar.

  Gözyaşı yani ağlamak konusunda ise şunları söylemek istiyorum: bir insan ağladığı için aciz, acınacak duruma düşmez ya da insanın herkesin ağladığı cenaze gibi ortamlarda gözünden yaş akmıyorsa bu üzgün olmadığı anlamına gelmez. Duygular farklı kişilerde farklı şekillerde ortaya çıkar. Bu yüzden kişiler bu tür durumlarda yargılanmamalıdır. Örneğin; oldukça sulu göz olan ben, babaannemin cenazesinde ne kadar üzülsem de ağlayamamıştım. Bu benim duygusuz olduğum anlamına gelmez. Bir çocuk kitabına ağlamam da beni yadırganacak biri yapmamalı.


  Yazı bayağı bir uzadı. Bir sonuca bağlamak lazım artık. Gururunuzu ön planda tutmak yerine düşüncelerinizi, beğenilerinizi dile getirin. Teşekkür edin, özür dileyin, ağlayın, gülün... Başkalarının ne düşündüğü önemli değil, kendiniz olun. Ve en önemlisi ön yargılardan sıyrılın, empati kurmaya çalışın ve ne kadar empati kursanız da karşınızdakinin ne durumda olduğunu tam olarak anlayamayacağınızı unutmayın. 
 Siz de bu konu hakkında görüşlerinizi yorumlara bırakabilirsiniz. Hoş kalın. 


Özlem Ekici / LEVLA LAVİN

Levla da benim, Özlem de ama buralarda çoğunlukla Levla'nın izini sürüyoruz.

14 comments:

  1. İlgiyle okudum. Bir çok konuda da aynı fikirdeyim. Yazının özü kısaca hissettiğin gibi yaşa. Fakat insan olarak sadece pek azımız bu şekilde yaşıyor. Gülüşlerimiz, özürlerimiz bile yapmacık bir hal almışken bilmiyorum demek ağır geliyor. Oysa insanların bilgi ve becerileri birbirinden farklıdır. Kendini ya da başkalarını üstün görmek yerine bu farkları anlamak gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da anlatmak istediğim buydu. Teşekkür ederim okuduğunuz ve görüşünüzü paylaştığınız için.

      Sil
  2. Benim de bir süre üzerinde düşündüğüm ama bir sonuca varamadığım konuydu. Onun için merakla okudum. Hani hep diyoruz ya "hayat çok karmaşık-zor" diye. Aslında zorlaştıran bizleriz. Sistem senin belirttiğin doğrultuda ilerlese, insanlar bu kadar egoist olmasa, hiçbir sorun kalmayacaktır, diye düşünüyorum. Emeğine sağlık canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, o sistemler... Ne yazık ki çok azımız o egomuzun kurbanı olmak yerine egomuzu kurban edebiliyoruz. Hayatın karmaşasına karmaşa eklemek yerine onu sadeleştirmek şöyle dursun karmaşayı büyütüp abartmaya bayılıyoruz. Teşekkür ederim görüşünü bizlerle paylaştığın için.

      Sil
  3. Evet Özlem kızım. Önce kendin olmak. Gurur yapmak en çok da kendisini yorar insanın. Sırası geldiğinde küçüğümden de özür diliyorum ben abartmadan, üzmüşümdür, gönlünü alırım. Ama günümüzde bayağı unutuldu bunlar.
    Tüm değindiğin noktalar; anlaşıp insanca yaşamanın gerekleri zaten. Dilerim çok kişi okur. Düşüncene, aktaran kalemine sağlık kızım. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En güzelini yapıyorsun Ece abla. Küçük veya büyük olması kırılmayacağı üzülmeyeceği anlamına gelmez ki, özür dilemek bizden de bir şeyler götürmez. Ama bunu anlayan bilen çok az insan var artık. Birilerini anlamaya çalışmıyoruz günümüzde, herkes kendi derdinde. Yorumun ve güzel düşüncelerin için teşekkür ederim. Kucak dolusu sevgilerle.

      Sil
  4. Bir öğretmen olarak, soylediklerinize katılmamak elde değil. Ben "bilmiyorum" un ardına "Birlikte öğrenelim."i de ekliyorum. ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel :) Takdir ettim sizi öğretmenim :)

      Sil
  5. benim de çok dikkat etmeye çalıştığım ve kullanmaya özen gösterdiğim kelimeler ve kızlarıma da aşılamaya çalışıyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne diyebilirim ki, umarım kızlarınız ışık olur yarınlara :)

      Sil
  6. Ben duygularımı çok açık ifade edebildiğim için Özür dilemek, Teşekkür etmek benim için hiç problem olmuyor. Kırdığımı düşündüğüm an hemen özür dilerim. Eee zaten sulu gözüm. Gözyaşı dökmekten hiç utanmam. Sadece sevmediğim insanları övmekten nefret ediyorum. Asla yapamıyorum. İçimden gelmeyen şeyleri asla yapmam:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçinizden geldiği gibi yaşayabiliyorsanız ne mutlu size. :))

      Sil
  7. Empati yapılırsa hepsini aşabiliriz diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  8. Gönülden katılarak, onaylayarak okudum. Kaleminize sağlık, herkese tavsiye olmasını umuyorum.. :)

    YanıtlaSil

**Yorumlar sayesinde görüşüyoruz, yorum yazmadan geçmeyin.
**Lütfen yorum kısmında link vermeyin, link içeren yorumlar yayınlanmıyor.
**Yazının konusu dışında sormak veya iletmek istediğiniz bir şey varsa İletişim formunu kullanın.
Sevgiler.

Özlem Ekici, Personal Blogger Templates | Blog aa

Levla'nın Not Defteri - Kişisel Blog | Bütün Hakları Saklıdır | Copyright © | 2016 - 2024