Bilindiği üzere kış depresyonuma girmiş bulunuyorum. İçimde anonim hasret rüzgarları ve konusuz mutsuzluklar baş gösteriyor. Bugün yine bir "Neden uyandım ya ben?" sabahına gözümü açtım. Ardından tüm miskinliğimi yorganıma sarılarak sevdim, kabullenmem kolay olunca hemen gözlerimi açtım. Böyle yatarak daha fazla gün geçiremem diyerek kahve için mutfağa yol aldım. Sigarasız günler geçiriyorum ve inanın bu oldukça kolay geçmiyor, kahve suyum fokurdaya dursun ben bir çift laf edeyim diyerek aynaya koştum. Baktım, uzunca süzdüm. Burnumun altındaki benin üzerinde gezen parmaklarıma baktım. Yanaklarımda beliren gülme çizgilerine dokundum. Yorgun ve kırmızı gözlerimin ardına bakarcasına inceledim kirpiklerimi. Hayat çok garip!
Belki uzun bir uykuya ihtiyacım var. Belki de bu uykular beni yoruyor bu kadar. Bilmediğim hüzünler sarıyor etrafımı, sebepsiz gülücükler saçamıyorum artık. Bir şeyler oluyor, bir şeyler devam ediyor, bir şeyler bitiyor ancak ben izleyici koltuğumdan kalkıp da bunlara katılamıyorum. Bazen uyanmak istemiyorum, bazen de daha fazla uykuya katlanamıyorum. Bu böyle miskin bir yazı olmamalı dedikçe daha da miskinliğe elverir hale geliyor cümlelerim.
Birkaç kez kuş sesi duydum odamdan, oysa çevremde kuş sesi gelebilecek bir yer yok. Fazlaca kenarda kıyıda kalan bir odam var. İnsanın kulağına kuş cıvıltıları gelirken uykuya kapılması bir hayli zor oluyor, belki de bu yüzden kalkayım diye duymuş gibi oldum. Bir kuş sesine bağlı kalan miskinliğim daha da zorlayıcı hale gelirken toparlanıp çıkıyorum evden. Sokaktayım, hava serin bir kış sabahı, ayazı mı deniyordu yoksa. Kulaklığıma gidiyor ellerim, bir piyano solosunda takılı kalmışım. Tekrar aynı yerden devam etsin istediğimden hiç değiştirmeden başlatıyorum. Kışa ne de çok yakışıyor bu tonlar, bu notalar. Dans edesim geliyor, hüzünle açayım kollarımı, miskinliğimle döneyim etrafımda. Başımı serzenişime eş eğsem de uzaklardan bakışlarımı alamıyorum.
Umut etmek çok garip geliyor şimdi, otobüste sallanarak giderken nereden geliyor bu düşünceler böyle hoyratça. Bir sabaha daha uyanacağım ve her şey bugünden farklı olacak diyebilmek için umut ediyorum. Günlerim birbiri ardına dizilen boncuk taneleri gibi, fakat hepsi aynı renk ve şekilde. Aralarına şöyle minik birkaç süs taksam en güzel gerdanlık benimki olacak ama nerdeeee!
Uzun süren yolculuğumu Kızılay'ın kalabalıklığına bırakıyorum. Biraz insanları izlemek için kenara geçiyorum. Saatin kaç olduğundan habersiz, oradan oraya koşuşturan insanların telaşına tezat ben olduğum yerde duruyorum. Ben neden bu kadar durgunum? Neden bu kadar acelesizim? Bazı günler rolüm gereği acelem varmış gibi yapıyorum. Yine de bu kadar sakin görünmekten kaçamıyorum.
Okula süren bir yolculuktayım. İnsanlar sabah mahmurluğunu atmaya çalışırken ben çoktan gözlerimi kapadım, müziğe kendimi bıraktım. Gelecek durakları umursamıyorum veya gelmeyecek duraklarda bekleşen insanların umutlarını. Bazen sadece beklemek için beklerim. Kimsesiz beklentilerde en çok kendimi bulurum, demek ki asıl beklediğim benim. Bilmiyorum, bu ataletime kış mı sebep oluyor yoksa Ankara'nın gri havası mı? Gittikçe alışıyorum bu durgunluğa, bu soğuk duruşa. Sessizce dans ediyorum zihnimde, ufak bir tebessüm düşüyor yüzümden, sınıfa giren ben değilmişim gibi geçip oturuyorum.
olur öyle bazen, sen de insansın :):):)
YanıtlaSilhepimize oluyorsa sorun yok :))
SilHep bir şeyler eksik de cümlelerle bunları gizlemeye çabalıyorum aslında bu seride :) Eski yazılar gibi olsun dedim ama uzun aradan sonra pek de olmamış gibi :))
YanıtlaSil