Bana ve benden içeriye sitemim;
İki insan düşünün. Birbirlerine bir o kadar yakınken, bir o kadar da uzaklar. İsteseler birbirlerinin sesini duyabilirler. Ama birinin yüreği o kadar uzaklaşmış ki, ne kadar bağırsa da diğeri, duyuramıyor seni. Sesini duyuramayan benim işte. Her defasında, her bağırışta sesini duyuramayan benim. Bilmiyorum… İnsan ağzı kımıldamadan bağıramaz mı? Gözleriyle, yüreğiyle, düşünceleriyle. Denedim dostlarım. Denedim fakat duyuramadım sesimi. Duyuramadım feryad-ı figanlarımı. İçimin titreyişleri sesime yansıdı da yine de anlamadılar beni. Çünkü bazı şeyleri dil ile beyan etmek gerekmiş. Çünkü anladım ki karşımdaki bakıştan anlamıyormuş. Gerçi yüzüne bile bakmayan insana neyi nasıl anlatacaksın ki. Dönüp de anlatabileceğin bir Allah'ın var. Başka kimse anlamaz seni.
Sen şair bey, kalemi tutan sen iyi oku yazdıklarını şimdi. Sen korkağın tekisin. Ödlek herif! Ağzını açıp niye sevmedin diyemedin. Gözlerinin içine baka baka çatamadın kaşlarını. “Ben deneme tahtası mıyım?” diyemedin. “ Madem sevmiyordun o zaman niye yalan söyledin, kendi yalanlarına başkalarını da alet ettin.” diyemedin. Evet ağlak herif diyemedin hiçbir şey. Haklı olduğun halde ağzını açıp tek kelime edemedin. Canının yanması hoşuna mı gidiyor? dediler. “Evet.” dedin. “ Yaktığın kadar yanarsın merak etme.” diyemedin. Düşman gibi baktılar, aşık gibi baktın. “ İki gün önce gülerken şimdi derdin neydi de öldürdün bütün gülüşlerimizi.” diyemedin. İnsanlar ne ara bu kadar yalancı oldular. Bakışları, sözleri, özleri, sevgileri her şeyleri yalan olmuş. Sen şair bey, çıkıp “ Yalancısınız lan!” diye bağıramadın. Sustun hep. İçinde bağırdın ama onu da kimse duymadı zaten. İyi dinle kendini şair bey. Kendine kıydığın kadar kıymadın kimselere. Biraz sevdiğinden kıyamadın, biraz da zaten anlamayacaklar dedin içinden. Çünkü biliyorsun ki hissettiğin şeyleri söyleyemiyorsun hiçbir zaman. Açıyorsun Neşet Baba'yı, diyemediğin ne varsa o söylüyor senin yerine. Bakılmaz o gözden dökülen yaşa, bakmadılar. Neler geldi garip başa, hepsini yalnız sen yaşadın. Hasret kaldın bilmediğin bütün hislere. Bütün hislerini elinden aldılar, “ Durun ne yapıyorsunuz? ” diyemedin. Şimdi söyleyemediğim ne varsa bil artık benden içre olan; Yüreğin uzaksa bana, daha da gelmesin. Gelirse yok olur. Sesimi duymuyorsan daha da duyma, duyarsan sağır olursun. Doğrularınla dahi gelme artık, doğrularında yalan olmuş. Bakmıyorsan yüzüme bir daha hiç bakma, öyle bir çatarım ki kaşlarımı ömür boyu unutamazsın. Sevda dediğin şeyi oyuncak etmişsin ya, kır o oyuncağı. Çocuğuna kalmasın ki, yalancı nesil etmesin devam. Kırma sırası bende artık. Kalemim yüreğimin çekicidir, vesselam…
****************
Bazen dertlerimi tanımadığım kişilere daha çok anlatırım. Sanki o tanımadığım kişiler derdin birazını almış da zaten bir daha dönmeyeceği için hafiflemişim gibi. Ama hafiflemiyor...
****************
Çünkü o şiirleri doğuran yalnızlık şairleri öldürür.
****************
Birçok şiir yazılmıştır çay üzerine. Biz de şiir gibi insanların bizden gitmesi şerefine demleniriz. Fakat çay gibi bekledikçe soğuyor, bekledikçe acılaşıyoruz biz de. Bulutlara yüklediğim umut ve hüzünler ıslatmadan sokakları gelmeyeceksin değil mi yâr?
****************
Sana zaafım incinmiş bir karanfilden hallice şimdi.
Devam edecek, hadi eyvallah.