Bir kelebek girdi odaya! Karışık ve düzensiz uçarak önümüzden geçti. Ani hareketleri heyecan yarattı aramızda! Dördüncü kattaki bu hastane odasında, tüm delilerin içinde bir ışık oldu. İçimizden “Dışarıda hala nefes alınabilen bir yer var.” Diye düşündük hep bir ağızdan. Bir tanesi sadece susarak baktı. Kelebeği inceledi. Kafasıyla onun ani dönüşlerini taklit etti. Beyni bulanmış olacak ki durdu ve elleriyle kafasını tuttu.
Ben deliyi izlerken kelebek önümden geçti! Acaba kelebeklerin de düşüncelerinde “Ben farksızım, aynıyım.” Diye bir olgu var mı? Çünkü çok sıradan kahverengi bir kelebekti.
Önümde duran bir masa var. Üstünde ziyarete gelirken getirdikleri çiçekler var. Bakıcılar onu bir vazoya koymayı unuttukları için ben hunime yerleştirdim. Bir başkası da devamlı su koymaya çalıştı. Huninin deliğini görmek istemiyor sanırım. Su koyarken bazen ağlıyor: “Ölmesinler! Ölmesinler!”
Kelebek o çiçeklere kondu. Çiçekler iki günlük ama hala biraz koku yayabiliyorlar. Sanırım kelebeği çeken de o azıcık kokuydu. Kelebeğe dik dik bakarken ağzının hareket ettiğini gördüm. Küçüktü ama görüyordum işte!
“Susun!” diye bağırdım. Diğerleri bana baktı ve sustular.
“Kelebek konuşuyor.” Dedim. Bir tanesi öyle bir çığlık attı ki bir diğeri korkup odanın köşesine oturdu.
“Bize bir şey demek istiyor.” Dedim. Sustular o zaman. Bir deliye sana bir şey diyeceğim dedin mi susardı, kendimden biliyorum.
“Gördün mü?” dedi kelebek. Neyi görmem gerektiğini bilmiyordum. Bir an paniğe kapıldım. Göremediğim bir şey mi vardı?
“Neyi?”
“Etrafına bakmaz mısın sen hiç?”
“Bakıyorum da hep deli var burada.”
“Sen nesin peki?”
“Ben akıllıyım! Onlardan farklıyım ben!”
“Ben de farklıyım ama sadece kahverengiyim.”
“Nasıl biliyorsun ne düşündüğümü?”
“Sen söyledin ya az önce, göremiyorsun işte bu yüzden. Kendini kendine kapatıp gördüklerini bile değiştiriyorsun. Görmek bakmak değil biliyorsun!”
“Senden daha çok şey bildiğime eminim kelebek!”
“Savaşın sona erince yine geleceğim deli! O zaman bana gördüklerini anlatırsın.”
Diğerleri şaşkın şaşkın bakarken kelebek tekrar uçtu. Önce odayı gezdi. Herkesin kafasında bir tur attı ve girdiği pencereden çıktı. Birkaç deli peşinden gitmek isterken önce birbirlerine sonra pencerenin demirlerine çarptılar.
****
“Peki sence neden kelebek seninle konuştu?”
“Çünkü sadece ben duyabilirdim onu.”
“Peki senin bir odada yalnız ve penceresiz kaldığını biliyor muydu?” Kısa bir sessizlik ve ardından:
“Hastayı odasına götürebilirsiniz.”
*********************************
Açıklama: Bu yazım daha önce bir dergide yayımlanmıştır. Ben sizlerle de paylaşmak istediğim için blogumda yayınlıyorum. Düşüncelerinizi ve görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.