Geçtiğimiz aylarda Avusturyalı
Yahudi yazar Stefan Zweig’in intihar mektubu, İsrail Ulusal Kütüphanesi
tarafından internetten yayınlanmıştı.
Kütüphane, ünlü
yazarın 70’inci ölüm yıldönümünde, aralarında intihar mektubunun da olduğu birkaç
belgeyi internet üzerinden okurlara sundu, bunların içinde Zweig’in intihar
mektubu da vardı. 1881 doğumlu Stefan Zweig, 1934 yılında Adolf Hitler ve Nazi
ideolojisinin iktidara gelmesi sonrası Avusturya’yı terk etmişti. Önce
İngiltere ardından ABD’ye giden Zweig, 22 Şubat 1942’de hayatına son verdiği
Brezilya’ya yerleşmişti.
Brezilyalı bir doktor,
Almanca intihar mektubunu 1960’larda bir polis memurundan almış ve 30 yıl sonra
da İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne bağışlamıştı. “Amok Koşucusu”, “Yürek
Çöküntüsü” gibi birçok kitabı Türkçe’ye de çevrilen Zweig’ın, karısı Lotte ile
intiharına, Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın
yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha var olmayacağı düşüncesi neden
olmuştu.
Beni
“Satranç” ve “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” kitaplarıyla kendisine ve
dehasına hayran bırakmıştı. Hayatına dair birçok araştırma yapsam da hiçbiri bu
intihar mektubu kadar beni etkilemedi. Benim için böyle bir adamın intiharı
zaten yeterince ilginçti lakin bu mektuptaki son satırlar daha çok ilgimi
çekti. Okuduğunuzda Zweig’in aslında özgürlüğüne ne kadar bağlı olduğunu ve
yıllarca oradan oraya savrulmanın onu ne kadar yorduğunu bir kez daha
anlıyorsunuz. Çok da uzatmadan o son satırlarını okuyalım, işte Zweig’in
Vedası:
“Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor: Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum. Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.
Stefan Zweig Petropolis 22.11.1942”
Karısıyla birlikte mi intihar etmiş? Çok etlileyici gerçekten bilmiyordum bunu..
YanıtlaSilEvet :) Karısı Lotte ile intihar etmiş.
YanıtlaSilBöyle şeyler beni çok etkiliyor. Özellikle mektubun son cümlesi...
YanıtlaSilEvet, son cümleler mektubun genelinden daha çok etkileyici oluyor.
SilBu delirmis bir toplumun icindeki gayet akilli ve yetenekli bir adamin cigligi bana gore. Nereye giderse gitsin bir turlu yasadigi travmanin etkisinden kurtulamamis olmali.
YanıtlaSilAh ne çok severim Zweig'i! İntiharı götüren hissiyatını düşündükçe çok üzülürüm:(
YanıtlaSilBu dahi yazarin sonunun böyle olmasi beni de hep derinden etkilemistir.
YanıtlaSilSitene zor girebiliyorum kızım. E-mail üyeliği yapmıştım, geliyordu yayınlar ama girmiyordu. Nasılsa bugün girebildim. Geç olmasaydı diğer yayınlara da bakacaktım. Zweig'i çok severim. Bu mektubu şimdi okudum. Karısı da beraber demek... Ne kadınmış. İşte sevgi diyorum. Kolunu eşininkinin üstüne koymuş :( Etkilendim çok. Sevgiler kızım.
YanıtlaSilSenin böyle gelmen ne kadar mutlu ediyor bilemezsin Ece abla. Vaktin oldukça beklerim her zaman. Sevgileri ölürken bile aynıymış, ne sevgiler varmış dedirtiyorlar bizlere. Çok çok sevgiler... :)
Sil